- Anasayfa
- Hakkımızda
- Çalışma Alanları
- Duyurular
- Blog
- İletişim
Psikoterapi, psikoterapist eşliğinde kişinin yaşadığı olaylara daha geniş bir pencereden bakmasını sağlamaktadır.
İNCELEİnsanlar günlük yaşamlarında bir takım stres yaratan durumlarla karşı karşıya kalabilirler. Stresle baş etmek için verilen kişisel çaba kimi zaman kişinin yaşam kalitesinde düşüklüğe veya ruhsal bozuklukların ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir.
İNCELEKişinin duygu, düşünce, duyuları ve olayları eylem yoluyla( dramatizasyon yoluyla) yeniden keşfedilmesine ve yeniye dönüştürülmesine imkan veren rol repertuarını geliştiren terapötik süreçtir
İNCELEBir bebeğin gelmesi demek, çift olan kişilerin sisteminin ve bu sistemdeki rollerin değişmesi anlamına gelir. Her bireyin ebeveyn olma süreci birbirinden farklıdır.
İNCELEAlanında uzman kişiler tarafından eğitimler ile ilgili duyurularımıza buradan ulaşabilirsiniz.
İnteraktif grupların ortak belirlediği konular üzerinden aktivite, söyleşi, kitap ve film analizleri...
Psikoloji biliminin tüm alanlarına dair uzman veya topluma açık seminerler...
Sensum Gelişim ve Psikoloji Merkezi bebek, çocuk, ergen ve yetişkinlere zihin ve ruh sağlığı alanında danışmanlık, terapi, aile eğitimleri hizmeti sunan bir merkez olarak Uzman Klinik Psikolog Fulya Çelik ve Uzman Klinik Psikolog Ayla Ercenk tarafından kurulmuştur.
İNCELEBilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneğinden Kuram ve Temel İlkeler, Kişilik Kuramları, Depresyon, Panik Bozukluk, Özgül Fobi, Obsesif Kompulsif Bozuluk, Sosyal Fobi, Sınav Anksiyetesi, Yaygın Anksiyete Bozukluğu, Somataform Bozukluk, Travma Sonrası Stres Bozukluğu eğitimlerini almıştır.
Lisans: İstanbul Bilim Üniversitesi - Psikoloji
Lisans Tezi: Referansın Performansa Etkisi (Endüstriyel Psikoloji)
Yüksek Lisans: Üsküdar Üniversitesi - Klinik Psikoloji
Yüksek Lisans Tezi : Kişilik Özelliklerinin Çocukluk Çağı Travması ve Cinsel Mitlerle Olan İlişkisi
İstanbul Psikoloji Enstitüsünden, Psikolojik Testler, MMPI, WISC-R, Objektif Testler, Projektif Testler eğitimlerini tamamlamıştır.
Dabatem’den Klinik Degerlendirme, Vaka Formülasyonu, Seans Yönetimi, Obsesif Kompulsif Bozukluk ve Kompulsif Biriktirme, Yaygın Kaygı Bozukluğu,…
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde İngilizce Psikoloji Bölümünü bitirmiştir. Kent Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji Yüksek Lisans programını tamamlamıştır. Stajlarını ise Özel İsviçre Hastanesi ile Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde tamamlamıştır.
Çeşitli rehablitasyon merkezlerinde özel eğitime ihtiyacı olan çocuklara ve ailelerine yönelik psikolojik destek sağlamıştır.
Deniz Harp Okulu’nda askeri öğrencilerine ve çalışan asker görevlilerine bireysel ve grup danışmanlığı yapmış ve seminerler vermiştir. Bu okula öğrenci alımlarında mülakatlara eşlik etmiştir.
Davranış Bilimleri Enstitüsün’ de almış olduğu 1. düzey ve 2 düzey Emdr terapi(Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden yerleştirme) eğitimlerini tamamlamıştır. Ayrıca Çocuk Emdr terapisini Ümran Korkmazdan almıştır ve çalışmalarında uygulamaktadır. Asena Yurtsever’in…
İhtiyaç diye vurguluyorum çünkü sınırsız olmak büyük bir fantezi olabilir. Arzulanabilir.
Ebeveyn bu davranışlarla karşılaştığında hayal kırıklığına uğrayabilir.
Çoğu zaman arkadaşlık seçiminde bizim aktif rol aldığımız bir aile olmaktadır.
Ebeveynler, kendi ebeveynlerini yetersiz bulduğu ve eleştirdiği noktaları kendilerinde görmeye son derece hassastırlar
Bazı önerilerle tüm kişiliğimizi değiştirebilmeyi hatta karşı-mızdaki kişiyi değiştirebilmeyi arzuluyoruz. Her ‘öneriye’ bir iksir gibi bakıyoruz.
Ve ergenlikte yanan bu bağımsız bir birey olmanın ateşi bir kez yanmaya başladı mı durdurulması çok kolay olmaz.
Kişi normal kiloda veya normalin üstü kiloda olsa bile yemeği bedeninde tutma ile ilgili yoğun endişe duyar.
Yeni bir dil öğrenme olarak ele aldığım “ evlilik” , iki farklı ortamda, birçok farklılığı içeren ailede yetişmiş bireylerin yeni bir dil var etme girişimidir.
İçselleştirme var olan durumun uzaktan gözlemini engellemektedir. Farkında olunan çoğu şey değişim ve dönüşüme açıktır.
Bu farkındalıklar sayesinde öz benliğimiz, öz saygımız ve öz disiplinimiz oluşur.
Bu yazı, aynı bedende birden fazla kimlik taşıyan kişilerin, başka bir deyişle çoğul kişiliği olan bireylerin beyazperde dışında da varlıklarını dramatik şekilde nasıl sürdürdükleri ile ilgilidir.
Bu kadar mantıklı çözüm yolları varken, arkadaşınızın niye o yolu seçtiğine anlam vermeniz zor oluyor biliyorum. Fakat bize anlatılan her durum/olay aslında bize ait olmayabiliyor. Nitekim böyle bir hikaye örgüsünde genellikle bağlantı bile olmuyor.
Ebeveynlerin, çocuklarına karşı açık ve net olmasını aslında kendilerine ne kadar açıklığıyla açıklanabilir.
Peki, bilinçli ya da bilinçdışı olan tüm düşüncelerimizi fark ediyoruz ve yanlış bir sonuç varsa değiştirebiliyoruz gibi kesin bir yargı sunabilir miyiz?
Karşılaştığınız olay veya durum karşısında otomatikman farklı şeyler anımsadığınızı fark ettiğiniz oldu mu?
Özünde zor olan bir şeyi kabul etmek, göğüs germek ve sonrasında yaşam şartlarının getirdiği bir durum karşısında bu “zor” demek sizce mantıklı mı?
Kişilik, aile gibi kavramlar genellikle deneyimler ve toplum düşüncelerinin harmanlarıdır. Değişimleri bir kuşakta fark edilip mümkün hale gelebilir.
Depresyonu açıklamak ve içerisindeki flu resmin canlanmasını sağlamak için öncelikle bilimsel kavramlar ve genellemeleri bir kenarı bırakmak yerinde olacaktır.
Yaşanılan bir olay sonrasında herkesin aynı düşünceye sahip olmadığını deneyimleme veya gözlemleme fırsatınız olmuştur.
Modernleşmeyi yaşamımızın birçok alanında yaşadığımız gibi kişilerarası ilişkilerimizde de yaşamaya başladık.
Yaşamın bin bir türlü oyunları ve gidişatı vardır. Bu yolda herkes aynı olay çevresinde dolaşır belki yaşar ama kendi nasılsa öyle yorumlar olayları değil mi?
Olumsuz düşünce ve duygularından kaçmayı tercih eden insanların ilk uğradıkları adres ise teknolojik cihaz ve internet kullanımı oluyor.
Gün içinde koşturmaya alışmış biz insanlara, “Haydi gel bakalım çok koşturdun, hayal kurdun, yordum seni dedi “ –Dünya
Bağıra çağıra ağlamak, gülmek, şaşırmak, isyan etmek, öfkelenmek …
Ah be! Nikah memuru, ne yaptın ?
Dünya üzerindeki bir çok ülkenin ve sonrasında bizimde toplumca maruz kaldığımız ve kalmaya devam ettiğimiz bir süreç geçiriyoruz
Nitekim gelelim, virüse yönelik kaygılara, korkulara …
Bireyselleşmeyi, özgür olabilmeyi, ayak uydurabilmeyi, sabretmeyi, sürdürmeyi, sürdürmemeyi vs. beraber yaşadığımız kişilerden öğrenebiliriz.
Yaşam sürecinde her insan yaşadığı olayların başlık ve önemine göre belleğinde dosyalar açar. Bu dosyanın açılması artık o kişinin deneyimlediği şey ile ilgili bilgi ve tecrübe sahibi olduğunu gösterir. Bisiklet, araba kullanmayı öğrenmek gibi süreçler içinde belleğimizde dosyalar vardır.
İnsanlar yaşamları süresinde bir çok konuda stres yapabiliyor ve kimi zaman bu stres etkenleriyle baş etmekte zorluk yaşayabiliyor. Bazı durumlarda stresli durumlar kişinin hayatını çıkmaza sokabiliyor ve ruhsal bozukluk oluşuma yol açabiliyor.
Farklılığın olduğunu ben değil, bilim söylüyor.
SİS
Bilgi alma ve işleme düzeyinde her zaman kişinin mutlu olacağı sonuçlar ortaya çıkmaz. Bazı bilgiler mutsuz eder ve umutsuzluk yaratabilir. Bu durum düşünce sürecinde kişiyi çok rahatsız etmese de aslında devam eden süreçlerde etkileyebilir.
Yaz aylarında dışarıda olmak ve güneşin sıcak enerjisinden faydalanmak herkese iyi geldi.
Çocuklar dünyaya geldiklerinde bir çok şeyi henüz öğrenmediklerini gibi yaptıkları eylemin sonucunu kestirme konusunda bilişsel yapıya sahip değillerdir.
Empati, kendimizi karşımızdaki kişinin yerine koymayı, anlamayı, anlamlandırmayı içeriyorken, Sempati, karşımızdaki kişinin yaşadığı olayı benimsemek ve özümsemeyi barındırır.
Yeni olan hiç denenmemiş süreçler her insanda soru işareti uyandırır. Bu durumu anlamak için geçmişinizde adapte olmanız gereken bir yeniliği düşünebilirsiniz.
Doğal afetin yarattığı travma(yı)ları diğer travmalarla bir tutamayız ama acısını neredeyse aynı düzeyde yaşarız. Diğer travmalar derken aslında insan tarafından gelen zararlardan bahsediyorum. Örneğin; kaza, savaş, tecavüz vb.
Olumsuz duygu, düşünce uyandıracak olayları herkes deneyimler fakat olumsuz durumların hepsi psikolojik rahatsızlığa sebep olmamaktadır. Bu noktada bir önceki yazımda düşünceyle ilgili bahsettiğim süreçler devreye girmektedir. Herkes için olumsuz deneyim olarak ele alacağımız bir olayda bile kişilerin yaşadıkları süreçte aynı düzeyde tepki vermediklerini görmemiz mümkündür. Bu noktada dikkat çeken şey kişinin içerisinde bulunduğu duruma atfettiği anlam ve bu verilen anlamın devamlılığı önem taşımaktadır.
Mükemmel olmak zordur fakat ondan da zor bir durum var ki oda “mükemmeliyetçi” olmaktır. Mükemmeliyetçi kelimesine uzaktan bakıldığında kusursuzluk, asillik görüyoruz değil mi?
Öncelikle üniversiteyi kazanan gençlerimizi kutluyor ve mutlu bir gelecek diliyorum. Üniversiteye yerleşemeyen gençlerimizin de istedikleri başarıya bir sonraki senede ulaşmasını temenni ediyorum.
İhmal konusuna geçmeden önce geçen haftayı açıklama ve içeriklere ayırdığım istismar konusuna devam etmek istiyorum.
Geçtiğimiz iki hafta istismardan bahsettikten sonra bu hafta tespit edilmesi ve müdahale etmenin zor olduğu bir konu ile ilgili bilgilerimi sizlere aktarmak.
Hayattın pek çok alanında olduğu gibi doğum konusunda da kişiyi zora sokan şey belirsizliktir. Doğuma hazırlık eğitimleri ve doğum psikoterapilerinin amacı; bu belirsizliği mümkün olduğu kadarı ile ortadan kaldırmak ya da minimuma indirmektir.
Bir başkasının yarar sağladığı şeyden zarar görmek olasıdır. Bunu yaşamdaki birçok konuyla açıklayabiliriz. İnternet günümüzde bağımlılık olarak ele alınabilecek bir konu haline gelmiştir. Henüz psikolojik rahatsızlık olarak “internet bağımlılığı” ele alınmıyor olsa da “dürtü kontrol bozukluğu” çerçevesinde incelenmektedir.
Bir önceki yazımda sizlere “sanal bağımlılık” hakkında bilgiler aktardım. Bu hafta “alkol-madde bağımlılığı” hakkında bildiklerimi aktaracağım. Köşe yazılarımda başlıklarla ilgili derin ve detay bilgileri yazmam pek mümkün olmuyor.
Bizi biz yapan şeylerden bahsediyorum aslında hatalarda dahil hatta sonrasında gelen pişmanlıklar bile. Kişiye göre her deneyimin etkisi, gücü, izi değişmektedir.
Öncelikle üniversiteyi kazanan gençlerimizi kutluyor ve mutlu bir gelecek diliyorum. Üniversiteye yerleşemeyen gençlerimizin de istedikleri başarıya bir sonraki senede ulaşmasını temenni ediyorum.
Ailedeki kaybı kaosu adlı yazımda sizlere ailelerin çocukları üzerindeki kaygılardan bahsettim. Ailelerin çocukları üzerinden kaygı duymalarının sebepleri ise genellikle çocuklarındaki davranış ve duygusal değişimler olmaktadır.
Yetişkinler bazı konulardaki deneyimlerinin çocuklara aktarılması konusunda kararsız kalabiliyorlar. Olumlu deneyimleri çocuğa aktarırken olumsuzların aktarılmaması belki de nasıl aktarılacağın bilinmemesinden kaynaklanmaktadır.
Bir başkasının yarar sağladığı şeyden zarar görmek olasıdır. Bunu yaşamdaki birçok konuyla açıklayabiliriz. İnternet günümüzde bağımlılık olarak ele alınabilecek bir konu haline gelmiştir. Henüz psikolojik rahatsızlık olarak “ internet bağımlılığı” ele alınmıyor olsa da en büyük adaylardan biridir.
“İhmal” İhmal, çocuğa bakmakla yükümlü olan kişilerce çocuğun fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının göz ardı edilmesi olarak tanımlanabilir.
Çocuk bakmanın zor ve eğlenceli kısımlar mevcutken, zorlayıcı olduğu durumlarda bile ihmal etme olasılığı olmaksızın sorumluluk gerektiren bir yönü vardır. Bakım veren kişinin çocuğun karnını doyurması, temiz olmasını sağlaması ve sağlığıyla ilgili şüpheli durumlarda müdahale etmesi ve/veya ettirmesi beklenir.
Tırnak yemenin kişinin hayatındaki etkilerine bakacak olursak, *Ağızda oluşabilecek problemler *Sosyal ortamda çizilen yanlış imaj ( Kaygılı tutumun insanlardaki geribildirimi) *Kişilerarası iletişimde sorunlar
Bilim bu kadar ilerlerken ve insanlara bu kadar bilgi sunarken kayıtsız kalmak olmaz tabi. Eminim ki ileride de başka araştırmalar çıkacak ve önemi vurgulanacaktır. Bu noktada belki tek yapmamış gereken şey bilim bize sundukça yordamak, analiz etmek ve mantıklı geldiğinde kabul etmek olacaktır
Okulların başlamasına dair duygunun her çocukta aynı şekilde vücut bulmadığını tahmin edebiliriz. Bu durum sadece çocuk değil ailede de bu şekilde gözlemlenmektedir Okulun başlamasına dair olumlu duygusu olan çocuğun dışında aslında ele alınması gereken okulun başlamasına dair kaygısı olan çocuklardır
Kıskançlık, temel duyguları en fazla etkileyen ve tetiklemesinin yanı sıra öfke ve şiddeti beraberinde getirebilen bir duygudur. Toplumda kıskançlık sebebiyle zarar veren veya gören maalesef ki geniş bir kesim vardır.
Biz insanlar gün içerisinde duygu, düşünce ve davranışlarıyla ve bu alanlardaki işlevselliklerle hayatımıza devam ederiz. Fakat obsesif kompulsif ( saplantı – zorlantı) bozukluğu tanısı almış kişilerde durum böyle olmamaktadır. Çoğu zaman yorucu bir döndü içerisinde yaşarlar.
Gelen bilgi aynı olsa da gelişen süreçte düşüncelerin ilerleyişinde değişiklikler olabilir. Bu durum kişiden kişiye göre değişmektedir. Ayrılan iki düşüne yolunu sağlıklı veya sağlıksız olarak ayırmak doğru değildir. Uzmanların ilgilendiği nokta olumsuz düşünceye verilen ağırlık ve önemin derecesidir.
Kaygı ve korkuları ayyuka çıkaran “ fobi” konusuna bu hafta “özgül fobileri” ekleyeceğim. Sonrasında psikoloji denizindeki diğer konularla ilgili yazılara devam edeceğim.
Herkes yaşamın belirli kısımlarında kendisine sıkıntı veren durumlarla karşı karşıya kalmıştır. Sorunlar çerçevesinde düşünmek ve çeşitli çözüm yolları üretmek insana has bir davranıştır.
‘ Psikoloğa görün çünkü sende …… var’ yargısı
Terapist bilgi kaynağı ve gidilecek engebeli yola her ne kadar hakim olursa olsun terapiye gelen kişinin hayatını zorlaştıran rahatsızlık hakkında detaylı bilgiler edinmeye çalışır. Bu şekilde de aslında odada bir değil iki uzman olduğunu söylememizde bir sakınca yoktur.
Kaygı yaşanılan esnada titreme, çarpıntı, sersemlik, bulanık görme gibi fiziksel belirtiler ortaya çıkabilmektedir. Fakat kişi kaygı yaşadığı durumun üzerinde birde vücudunda bu gibi değişikliklere anlam veremez . Bedensel bazı farklılıkları otomatik olarak fiziksel bir rahatsızlığı olduğuna dair yorumlayabilir. Bu düşünceyle beraber kişinin kaygı düzeyi daha da yükselir. Aslında bakarsak kaygının tek amacı bizi korumaktır. Fakat olaylar duyguları ve bedensel tepkileri etkileyerek olumsuz deneyime yol açacak bir süreç izler.
Yaşanılan bir olay sonrasında herkesin aynı düşünceye sahip olmadığını deneyimleme veya gözlemleme fırsatınız olmuştur. Bu karşıt düşünce içeriklerini olumlu ve olumsuz diye sınıflarsak yanlış bir şey yapmış olmayız.
Panik atak, kişinin algıladığı tehlikeye olan tepkisidir. Bu tepki sürecine bedensel belirtiler eşlik etmektedir. Bu süreci kişinin savaştığı bir durum olarak ele alırsak. Kişinin yaşadığı belirti ve yoğunluğu ne derece fazla olursa aslında atak sonrasında yılgın ve bitkin olma durumu o kadar artmaktadır.
Agorafobiye şöyle bir baktığımızda en çok panik bozukluk ile birlikte görüldüğünü söyleyebiliriz. Bu süreç aslında kişinin panik ataklarını geçirdiği yerlerde tekrardan atak geçirme korkusuyla oluşmakla başlar. Kişi atak geçirmemek adına kaçınmalar oluşturur ve mekânsal kaçınmalar bir süre sonra kendisinin gidebileceği alanlardaki daralmalara sebep olur. Nitekim kişi belli bir süre sonra evden çıkmaktan korkuyor duruma gelebilir.
Soluk resmin içinde bulunan kişi, gerçekten soluktur, solgundur. Bir nesnenin renginde hem fikir olabilirsiniz fakat tonu konusunda farklı sonuçlar ortaya çıkabilir. ‘’ Depresyon gözlüğü’’ demek yerinde olacaktır. Fakat bu gözlüğü kişi kendi iradesinde takmamıştır ve çıkarmak için kendi çabası yetersiz kalabilir. Öncelikle bilmeliyiz ki depresyon kişinin etrafındakilere yaptığı ‘’naz’’ değildir.
Kimi işini seviyorken kimileri sadece ay sonunda alacağı maaşını bekliyor. Kişisel olarak ele alındığında arka planda çok farklı tablolar çıkabileceği gibi tabloya genel ve objektif bir şekilde bakıldığında mesleki doyum ve mesleği severek icra etmeyi görebiliriz.
Siz olay kısmına istediğiniz kesiti koyabilirsiniz. Ve birde yaşadığınızı düşündüğünüz duyguyu sürekli ve yoğun olarak yaşadığınızı düşünün.
2019 veda ettiğiniz için mi 2020ye merhaba demek için mi eğleneceğiz?
Kaygı: Kötü bir sonuç doğacak diye duyulan üzüntü, tasa
Ördeğin suyun altındaki ilerlemek adına uğraşını görmememiz onun çabasını, gayretini yok etmez. Sosyal medyaya da profillere girdiğimiz asla gayret edilmeyen sadece seyahat eden insanlar görüyoruz